Sosyal Medya Uzmanı Prof. Dr. Levent Eraslan, çocuk ve gençlerin sosyal medyada beğeni alabilmek için farklı yollara başvurduklarını, buna 'tık şöhreti' dediklerini, istediği şöhret, tanınma durumu yaşanmadığı zaman da intihara sürüklendiklerini söyledi.
‘Çocuklar kolay, basit ve hızlı bir şekilde şöhret olma yolunda’
"Çocuk önemli bir sınavda, sınav giriş kağıdının kasıtlı olarak ona yanlış verilmesinden hareketle bir feryadını ortaya koyup bunun üzerinden de takipçi almaya çalışıyorsa, yani bunu tasarlayarak yapmışsa işte çocuğun onanma, takdir alma, beğenilme içgüdüsünde problem vardır. Elbette sağlıklı ruh hali değil. İleride çocuk istediği, beklediği beğeniyi ya da etkiyi alamazsa problem yaşayacaktır. Ve bunun sonucunda depresyondan tutun ilerleyen birçok rahatsızlık hallerine ulaşabilir. Ayrıca şu çok önemli. Çocuklar kolay, basit ve hızlı bir şekilde şöhret olma yolundalar. İşte bunu YouTuber’lar adı verdiğimiz kişilerde görüyoruz.”
'İstediği şöhret durumu yaşanmadığı zaman intihar eden gençler var’
Ressam Andy Warhol'un "Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözünü hatırlatan Eraslan, sosyal medyada buna benzer yüzlerce örneğin olduğuna, tanınmak, şöhret olmak ya da 'tık' almak için kendi hayatını dahi tehlikeye sokan insanların bulunduğuna dikkat çekti:
"Biz buna 'tık şöhreti' diyoruz. Çünkü tıklandıkça şöhreti artıyor. Hatta istediği şöhret, tanınma durumu yaşanmadığı zaman intihar eden gençler de görüyoruz. Özbenliği gelişmemiş, özgüveni yüksek olmayan kişiler ne yazık ki kendilerini sosyal medyadan ifade etmek istemekte. İşte bu yüzden dünkü olay ve benzeri o kadar çok fazla var ki, hatta kendi yakınlarına, büyükannelerine, büyükbabalarına çok garip şakalar yapan, onları trolleyen, yani onları çok komik durumlara düşürdüğünü zanneden videolar da görüyoruz. Yani bunların tamamı kişinin öz benliği ile, öz yeterliği ve özgüveni ile ilişkilidir.”
'Fenomen olmak için yapıyorlar'
'Bu çok tehlikeli, küçük çocuklar çoğu zaman gerçeklik ile sanal arasında bağ kuramıyor’
Sosyal medyada bu tür davranışların belirli bir yaş grubuna özgü olmadığını, 6 yaşından 90 yaşına kadar değişik yaş grubundan insanların beğeni almak ya da takipçi kazanmak için farklı yöntemler denediklerini anlatan Eraslan, şöyle devam etti:
‘Çocukları sosyal medyada yalnız bırakmayın'
Çocuğun başarılı olma duygusunu anne ve babanın pekiştirmesi gerektiğine işaret eden Levent Eraslan, "Aile yapısında eğer siz çocuğun başarılı olma duygusunu pekiştirmiyorsanız, çocuk bu pekiştirmeyi sanal alemde aramakta. Bu yüzden anne ve babalar lütfen çocuklarınızın başarılarını pekiştirin, onların ortaya koyduğu performansı takdir edin ki böylesi ne olduğu belli olmayan sosyal ağlarda, bu vahşi ormanda çocukları yalnız bırakmayın. Çünkü çocuk takipçi almak, beğeni almak için birçok şeyi yapabilir, yapıyorlar da ne yazık ki. Mesela mısırı matkaba takıp ardından matkabı çalıştırarak yemeğe çalışan bireyler var. Yani matkapla mısır yenir mi? Dişi kırılıyor, sürekli kanıyor. Vücuduna zarar veren kişiler, çok hızlı giden bir arabanın üstüne çıkan ve yere düşen kişiler var" diye konuştu.
Günümüzde gençlere rol model olacak kişilerin bulunmadığını da kaydeden Eraslan, şunları söyledi:
"Bir yanda bakıyorsunuz, bir dondurma reklamından işte 2 milyon lira alan bir genç var, bir yanda da sınava girip üniversite kazanmak isteyen ve bu yolda çok uğraş sarf eden çocuklar var. Yani toplumdaki rol model eksikliği gençleri kimi zaman böylesi kolay yollara da itmektedir. Anne babalar çocuklarını odalarında tablet bilgisayarlarıyla yalnız bırakıp, onların başarılarını, motivasyonlarını, potansiyellerini görmezden gelmeye devam ederlerse ne yazık ki böyle çok videolar göreceğiz yani. Kendi intiharını, ölümünü paylaşan videolar da var ne yazık ki yurtdışında özellikle, hayvanlara dönük eziyetin paylaşıldığı videolar var. Yani bir noktadan sonra iş çığırından çıkıyor o takipçi o beğeni için insanlar akla gelmedik uç ekstrem denemeler yapıyorlar ve yapacaklar. Bu yüzden çok çok dikkat etmek gerekiyor. Özellikle bilinçli sosyal medya kullanımı, bunun etiği ve bunun süreçte çocuklara, gençlere olan katkısını çok çok ön plana almalıyız. Bu yüzden bütün karar vericilere, anne babalara büyük görev düşmekte.”