Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
- Ayafosya'yı Sultanahmet'i düşünün. Baktığınız zaman arkasında yüksek beton blokları. Kent estetiği kavramının ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz.
- Her kentin meydanları var. Yüzbinlerce insan nerede toplanacak, nerede eğlenecek, nerede miting yapacak? Yüz milyonlar enerjisini nerede boşaltacak? Meydanlarda. Meydanları yasakladığınızda turist neden gelsin?
- Paris'e gittiğinizde hemen hemen her yerde ressamları görürsünüz. Niçin bizde yok? Böyle alanlarımız yeterli mi? Hayır. O zaman yolun başındayız demektir, biraz daha çaba harcamamız gerekiyor.
- Çarpık kentleşme varsa kent kimliğini kaybeder. En tipik örneği İstanbul’dur. Bir siyasal anlayış sonradan dönüp bir iç hesaplaşmayla 'Biz ihanet ettik, etmeye devam ediyoruz' diyorsa oturup hepimizin düşünmesi lazım.
- Sadece İstanbul’a ihanet midir bu? Yoksa bu Türkiye’nin tarihine de bir ihanet midir? Bunu böyle anlamak gerekiyor.
- Tabela kirliliğinin yaşandığı bir kentle tabela kirliliğinin olmadığı bir metropol düşünün. Başına her an bir tabela düşebilir.
- İstanbul’un tarihini kültürünü korumak zorundayız. Bu kadim şehrin bütün sorunlarını çözmek zorundayız. Şimdi ihanetin katmerlisi geliyor.
- Turist bu ülkeye geldiğinde kentin 24 saat canlı olduğunu anlamalı. Paris’te bir yılda otele verilen otel ücretiyle, Türkiye’de beş yıldızlı otele verilen para aynı. Turizm diyence sadece tatil olmamalı. Türkiye dünyada yankılanacak çabalar göstermelidir. Tabii bütün bunları yerel yönetimler yapacak da nasıl yapacak? Parayla yapacak. Yerel yönetimlerin bütçesi olacak. Bütçesi olmazsa zora düşebilirler.