DSÖ'nün verilerine göre Avrupa'nın 53 ülkesinde sığınmacılar, halkın yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor, yani toplam 920 milyon Avrupalıdan 90.7 milyon kişi sığınmacı statüsünde.
Sığınmacılar, yaşadıkları ülkeye göre çeşitli sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyor, örneğin aralarında Avusturya, İngiltere ve Türkiye'nin de bulunduğu 15 ülke tam teşekküllü sağlık hizmeti sunuyor. Almanya ve Macaristan gibi ülkelerdeyse sığınmacılar sadece acil yardımdan yararlanıyor.
Severoni'ye göre sığınmacıların sağlık durumunu tehdit eden birçok unsur var, yoksulluk ve hareketsiz yaşamdan dolayı bu kişiler en çok kronik hastalıklara yakalanıyor. Avrupa'ya ebeveynleriyle birlikte göç eden çocuklarda, ülkelerindeki yaşıtlarına göre daha sık obezite ve psikolojik sorunlar gözlemleniyor.
Sığınmacıların taşıdıkları hastalıkların tehlike arz ettiği yönündeki inanca rağmen ‘göçmen ya da sığınmacılardan yerli halka bulaşıcı hastalığın geçme riskinin çok düşük' olduğunu belirten Severoni, asıl göçmenler için tehlike söz konusu olduğunu, örneğin HIV pozitif bireylerin önemli bir kısmına virüsün Avrupa'ya geldiklerinden sonra bulaştığını vurguladı.
Sığınmacılardaki kanser vakalarının sıklıkla son aşamalarda tespit edildiğine ve bunun ölüm oranını yükselttiğine dikkat çeken yetkili, göçmenlerin çok sık olarak travma sonrası stres ve depresyondan mustarip olduklarını, ancak genelde profesyonel yarım almak için başvuru yapmadıklarını ifade etti.