1984 Ukrayna doğumlu, hem Ukrayna hem de İsrail vatandaşı olan Boris Volfman, Rusya Soruşturma Komitesi tarafından, Rusya Federasyonu Ceza Yasası'nın insanların organ veya dokularının ticaretini yasaklayan ve sağlığa bilinçli ağır zarar vermeyi düzenleyen maddeleriyle suçlanıyor. 2011'de açılan soruşturmada Ukrayna, Türkiye ve İsrail vatandaşlarının da isimleri geçiyor.
TÜRKİYE, ZANLIYI TAHLİYE ETTİ
Bu isimlerden biri olan Moşe Harel, Rusya Başsavcılığı'nın talebiyle Kıbrıs'ta tutuklandı. Boris Volfman ise İstanbul Atatürk Havalimanı'nda hakkındaki Interpol kırmızı bülteni uyarınca gözaltına alındı. Kırmızı bülten Rusya tarafından çıkarılmış olmasına rağmen Türkiye Başsavcılığına toplam dört ülkeden iade talebi gönderildi. Bu ülkeler, Rusya'nın yanı sıra Kosova, İsrail ve Ukrayna. Ancak Türkiye'nin bu iade taleplerini karşılamadığı gibi, zanlıyı yurtdışına çıkma yasağı koyarak tutukevinden tahliye ettiği ortaya çıktı.
Ukrayna'da Volfman ile ilişkili bir takım kişiler hakkında daha önce de soruşturma ve dava açılmıştı. Bu soruşturmada Ulusal Cerrahi ve Transplantasyon Enstitüsü'nden doktorlar ve eski istihbarat subayı Yuriy Katsman da yargılanmıştı. Bu kişiler donör bulmak ve bunlardan yasadışı bir şekilde böbreklerini almakla suçlanıyorlardı. Soruşturma dosyasına göre üç yıl süren bu ticaret sırasında ameliyatlar Azerbaycan'da yapılıyordu. Ne var ki Kiev'e bağlı Obolonskiy ilçe mahkemesi 2013 Ekim ayında ceza davasını kapatmıştı. Mahkeme, sadece transplantasyonu düzenleyen bir yasa ihlali olduğu ve onun da zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle bu kararı vermişti.
SORUŞTURMA OLDUKÇA SORUNLU GÖRÜNÜYOR
Soruşturma dosyasına göre Boris Volfman açılan soruşturmadan haberdan olunca yanında yasadışı yoldan kazandığı 40 milyon dolarla birlikte ülkeyi terk etti.
Rusya Soruşturma Komitesi'nin iade dosyasına göre de Boris Volfman diğer bazı Ukrayna, Türkiye ve İsrail vatandaşlarıyla birlikte kriminal faaliyetlere katıldı ve her bir donöre 15-17 bin euro vaadiyle Kosova ve Azerbaycan'da böbreklerini aldı; ancak Medicus'ta gerçekleştirilen ameliyatlardan sonra donörlere ödeme yapmayarak kendi hallerine bıraktılar. Bu organizasyon esnasında donörlerin bulunmasıyla uğraşanlardan biri de Kıbrıs'ta tutuklanan Türkiye ve İsrail vatandaşı Moşe Harel idi.
Bu faaliyetlerde, Moldavya, Kazakistan ve Belarus vatandaşlarının da aralarında bulunduğu onlarca insan zarar gördü. Bu insanlar kendileri veya aileleri paraya muhtaç oldukları için organlarını satıyorlardı. Rusya'nın hazırladığı dosyada öncelikle iki kişiden söz ediliyor. Bunların böbrekleri karşılığında organ ticaretine bulaşanlar 200 bin dolardan fazla kazanmayı planlıyorlardı.
TÜRK MAKAMLARI HİÇBİR KARAR VERMEDİ
Boris Volfman hakkında dört ülkeden birden iade talebi alan Türk makamları ise hiçbir karar vermedi. Dahası, avukatının açıklamasına göre Volfman birkaç yıl hapis yattıktan sonra yurtdışı yasağı konularak İstanbul'daki bir hapishaneden serbest bırakıldı.
Zanlının Rusya'daki avukatı olan Konstantin Şvartser, Kommersant'a, müvekkilinin kriminal ameliyatlarda rol oynadığı iddialarını reddettiğini bildirdi. Volfman'ın açıklamasına göre kendisinin tek yaptığı iş, Medicus ve başka kliniklerin müşterilerine hizmet veren bazı sigorta şirketlerinin evraklarının hazırlanmasından ibaretti. Volfman, böbreklerin İsrail ve Alman vatandaşlarına nakledildiğini, bu kişilerin ameliyat ücretlerini kendilerinin ödediklerini, ama sonra bunların bedelini sigorta şirketlerinden geri tahsil ettiklerini ileri sürüyor.
Şvartser, Volfman'ın savunmasını yapmak için gerekli bütün evraklara sahip olduğu halde soruşturma evraklarına bir yıldır erişemediğini söylüyor. Avukat, Rusya Soruşturma Komitesi'nden aldığı red cevabının ardından Rusya Ceza Muhakemeleri Yasası'na göre Moskova'da bir ilçe mahkemesine başvurdu. Bu mahkeme Soruşturma Komitesi'nin kararını onaylayınca istinaf mahkemesine gitti. İstinaf mahkemesi, alt mahkemenin kararını bozdu ve ilgili evrakların çok yönlü ve objektif bir şekilde incelenmesi için alt mahkemeyi tekrar yetkilendirdi. Bunun üzerine alt mahkeme 10 Ocak'ta avukatın görüşünü kabul etti. Şvartser, yakın bir zamanda Rusya Soruşturma Komitesi'nin belgelerini görmeyi bekliyor. Avukat bu nedenle, Rusya'ya iade edildiği takdirde 15 yıla kadar ceza alabilecek olan müvekkilinin davası hakkında konuşma talebini geri çevirdi.
İSMİ AB RAPORUNDA DA GEÇİYOR
Kosova da organ nakli konusunda kötü ün sahibi. Lahey Adalet Divanı eski savcısı Carle del Ponte, ‘Av: Ben ve Savaş Suçluları' adlı 2008 tarihli kitabında, 1999'da Kosova Kurtuluş Ordusu subayları tarafından 300 kadar Kosovalı Sırp, Çingene ve diğer ülke vatandaşlarının kaçırılarak Arnavutluk'a götürüldüğünü ve burada böbreklerinin ve diğer organlarının alındığını yazmıştı. Del Ponte, anılarında Kosova'nın şimdiki hükümet yetkililerini de açıkça töhmet altında bırakan suçlamalarda bulunmuştu. Bu suçlamalar arasında, 300 Kosovalı Sırp'ın organlarının henüz hayattayken alındığı ve Avrupa, İsrail ve Türkiye'ye satıldığı, karşılığında uyuşturucu ve silah ticareti yaptıkları da vardı. Ponte'ye göre bu suçlar Kosova'nın ilk başbakanı ve şimdiki Devlet Başkanı Haşim Taçi'nin başında bulunduğu özel bir grup tarafından işleniyordu. Kosova'nın şimdiki başbakanı Ramuş Haradinay da bu grupta rol oynuyordu.
Ponte'nin açıklamalarına göre, soruşturma girişimi BM'nin Kosova ve Dağlık Karabağ'da geçici yönetim misyonu başkanı, Fransız Sosyalist Partisi üyesi ve 2007-2010 arasında Sarkozy döneminde Fransız Dışişleri Bakanı olan Bernard Kouchner tarafından engellendi. Ponte'nin bulguları, Alman dış istihbaratı ve ordusundan başka İsviçreli politikacı Dick Marty'nin 15 Aralık 2010'da Avrupa Konseyi'ne sunduğu bir raporla da doğrulandı. Ancak Taçi ve Haradinay hakkında hiçbir işlem yapılmadı.