CHP'li Yılmaz: ABD'nin saldırısı, Rusya’ya karşı bir üstünlük sağlama, arazide olduğunu tekrar gösterme arayışı

Sputnik’e konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, ABD'nin Suriye'de Şayrat Hava Üssü'ne düzenlediği saldırıyı değerlendirdi. Yılmaz, saldırının hem ABD iç kamuoyu hem de Suriye boyutları olduğunu söyledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, ABD'nin Suriye'de Şayrat Hava Üssü'ne düzenlediği saldırının hem ABD iç kamuoyu hem de Suriye boyutunda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, “ABD açısından bölgede tekrar Rusya’ya karşı bir üstünlük sağlama, arazide olduğunu tekrar gösterme ve orada dominasyon yaratma arayışı olarak görmek daha uygun” dedi. Ankara’nın tutumunu da eleştiren Yılmaz, Türkiye’nin bu süreçte belirleyici olmadığını ve akıntıya kürek çektiğini kaydetti.

Sputnik’e konuşan CHP’li Öztürk Yılmaz, "ABD’nin Suriye’ye yönelik füze saldırısının iki boyutu var" dedi. İlk boyutun ABD iç kamuoyuna yönelik olduğunu kaydeden Yılmaz, Trump yönetiminin Rusya’nın seçimlere müdahale iddiaları nedeniyle sıkıştığını söyledi ve ekledi:

'ABD’DEKİ İÇ KOMUOYUNA YÖNELİK MESAJ VERİLDİ'

“Özellikle Demokratlar bunu çok kaşıyorlardı, ABD’deki kamuoyu da buna aşırı derecede bir duyarlılık göstermeye başladı ve bu süreç eğer başarılı olursa Trump’ı  bir nevi seçimine müdahale edilmiş bir başkan olarak  yargıya kadar taşıyacaklardı. Kafalarındaki plan buydu. Şimdi bu operasyon bir noktada esasen bunun böyle olmadığını Putin’e bir mecburiyetinin olmadığını, bir göbek bağının olmadığını, dolayısıyla istediği zaman Amerikan’ın çıkarları açısından karşı gelebileceği fikrini ortaya koymuş oldu. İç siyasi mülahazalar açısından olay bu.”

'RUSYA’NIN BÖLGEDE GÜÇLENDİĞİ ALGISINA YÖNELİK ‘BEN ARAZİDEYİM’ DENİLDİ'

Olayın ikinci boyutunun Suriye ile ilgili olduğunu kaydeden CHP’li Yılmaz, “Hem Obama giderken hem de Trump geldiğinde Suriye konusunun adeta Rusya’nın eline geçtiği, Astana zirvesi ve akabinde yaşanan gelişmeler, ateşkesle burada ABD’nin zayıfladığı, Rusya’nın ise güçlendiği yönünde bir algı oluştu. ABD’nin daha ziyade Fırat’ın doğusundaki alanla ilgilendiği, PYD, PKK alanıyla ilgilendiği ama Suriye’nin diğer bölgelerini adeta Rusya’ya teslim ettiği yönünde bir algı oluştu. Halep kuşatması, orada Türkiye’nin desteklediği muhaliflerin yenilmesi ABD’nin onu seyretmesi şeklinde bu algı orada da güçlenmişti. Şimdi bu, bu algının da ortadan kaldırılmasına dönük operasyon oldu. Çünkü ABD şunu söylüyor; ‘ben arazideyim, Suriye’nin geleceği konusunda süreci belirleyecek bir aktörüm, dolayısıyla bana danışmadan ve istişare etmeden Suriye’nin geleceğini belirlenemez’ şeklinde bir kanaat yaratıyor” diye konuştu.

'TÜRKİYE BELİRLİYECİ DEĞİLDİR, AKINTIYA KÜREK ÇEKMEKTE

Türkiye’nin Suriye sürecindeki tavrını da değerlendiren CHP’li Öztürk Yılmaz, AK Parti’nin yumurtalarını 4,5 yıl ABD sepetine koyduğunu, Obama’nın  son dönemde Esad’ın gönderilmesi konusunda Türkiye’yi yarı yolda bıraktığını kaydetti. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şöyle bir mantık oluştu; radikal unsurlar Şam’a hakim olurlarsa Esad’tan daha tehlikeli olurlar fikri hasıl oldu ve Esad’ı gönderme fikrinden vazgeçtiler. Bu defe aynı dönemde Rusya alana indi ve büyük bir hakimiyet sağladı. ABD’den yüz bulamayınca bu defa AKP yönetimi Rusya ile Astana sürecini götürmeye çalıştı. Ama o da Lavrov’un Astana’da yeni Suriye anayasası taslağını sunması ve otonominin öngörülmesi burada, tabi bu da içine sinmedi AKP’nin. Bu süreçte de tekrar Rusya’ya sırt dönüyor ve ABD ile ortak hareket ettiğini gösteriyor. Bu da şu anlama geliyor. Astana süreci ciddi manada tehlikeye girmiştir, Cenevre süreci tehlikeye girmiştir. Türkiye belirleyici değildir. Türkiye akıntıya kürek çekmekte. Fırat Kalkanı bitmiştir. ABD ile işbirliği yaptığı zaman bile yani tekrar ABD ile işbirliği yaptığı zaman bile ABD bu defa Fırat’ın doğusundaki PKK’yı destekliyor şu anda. Orada ona alan kazandırıyor. Bunu nasıl açıklayacağız yani bu çelişki var. Yani Esad’ın devrilmesi işi çözmüyor. Çünkü ABD orada bir şeye karar vermiş ve vazgeçmiyor, Menbiç konusunda, Menbiç’e Türkiye’ye yaklaştırmadılar, Fırat Kalkanı öngörülen hedefleri gerçekleştiremeden bitti.”

'TÜRKİYE'NİN SALDIRIYI SANKİ ESAD’A KARŞI KENDİSİ YAPMIŞ GİBİ SAVUNMASININ MANTIĞI YOK'

CHP’li Öztürk Yılmaz’a göre burada Türkiye’nin yapması gereken ise ne Rusya ne ABD ile bir taraf olmamak ve kendi çıkarlarını ön plana almak:

“Kendi çıkarlarını, kendi denge şartlarını, kendi gücünü, kuvvetini ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne dönük bir çalışma sergilemek. Yoksa ABD’nin bu saldırısını sanki kendisi yapmış gibi, Esad’a karşı kendi yapmış gibi savunmasının bir mantığı yok. Veya bu böyle oldu diye hemen bir anda Rusya ile köprüleri atmanın bir mantığı yok. Normalleşme süreci akamete uğrar.

'DAHA DİKKATLİ BİR DİL SERGİLENMELİ'

Daha dikkatli bir dil daha suretli bir yaklaşım sergilemek böyle bir durumda daha iyidir. Çünkü başkalarının kendi hesapları var ve adımları var, onu atıyorlar, onu görüyorlar. Burada biz akıntıya kürek çekiyoruz hala Suriye konusunda.

'GEL-GİTLER TÜRKİYE’NİN İMAJINI, GÜCÜNÜ KÖTÜ YÖNDE ETKİLEDİ'

Bir stratejimizin olmadığını ben 1,5 yıldan beri seçildiğim günden beri belirtiyorum. İşte bu da onun bir şeyi. Yani Rusya ile bir şey yapmaya çalışıyorduk, pat diye ABD ile bir yola girdik. ABD ile bir şey yapıyorduk pat diye bir anda Rusya ile yola girmiştik. Bu tabi git-geller Türkiye’nin bölgedeki imajını, gücünü, algılanış şeklini olumsuz yönde etkiledi ve kökünden sarstı.“

'ESAD’I GÖNDERME STRATEJİSİ OLSA BİLE…'

Peki bu saldırı, ABD’nin Suriye’deki politikasını Esad’a bakışını değiştirdiğinin ya da değiştireceğinin bir göstergesi olabilir mi? CHP’li Öztürk Yılmaz bu soruya ise, “Bu Esad’ın gönderilmesi yönünde bir strateji midir derseniz bu tek başına yeterli değil. Bu Esad’ı gönderme stratejisi olsa bile bu ABD’nin PYD-YPG korumacılığından vazgeçtiği anlamına da gelmiyor. Yani bizi ilgilendiren unsurlar itibariyle bir değişiklik olmuyor. Ama ABD açısından bölgede tekrar Rusya’ya karşı bir üstünlük sağlama, arazide olduğunu tekrar gösterme ve orada dominasyon yaratma arayışı olarak görmek daha uygun” yanıtını verdi.